Man Bites Dog



 Hızlı bir açılışla Man Bites Dog seyirciyi selamlıyor. Tren kompartımanında Asyalı bir kadını “Hitman-vari” bir şekilde telle boğan “entelektüel” seri katilimiz “Ed” (isim babası olduğu su götürmez) “Ted Bundy” ye öykünerek yeni bir seri katil profili çiziyor. (Son olarak sitede yazmış olduğum “The Poughkeepsie Tapes” filmindeki seri katilin de isminin Ed olduğunu hatırlatmak isterim). Bu yenilikler öldürme metotlarından tutun da renk, yaş, cinsiyet fark etmeksizin öldürdükleri insanları gelişigüzel seçmesine kadar ifade edilebilir. Karşımızda piyano çalan, sanat galerisine giden, boks yapan bir katil var. Dışarıdan göründüğünde ekmeğinin peşinde koşan sıradan bir insan görünümünde olan Ed yakında çok ünlü olacak, çünkü Ed’in tüm hayatını adım adım kameraya alan 2 kişilik bir belgesel ekibi var. İnsanları öldüren bir seri katili soğukkanlılıkla görüntüleyen belgesel ekibi. Nereden bakarsanız bakın ilginç bir birliktelik onlarınki…


 1992 model Man Bites Dog; diğer bilinen isimleriyle “C’est Arrive Pres de Chez Vous”, ülkemizde bilinen ismiyle “Köpeği Isıran Adam”. Belçikalı üç sinema öğrencisi olan Remy Belvaux, Andre Bonzel, Benoit Poelvoorde’nin iş birliği ile çekilmiş, memleketimizde az bilinen kült bir yapım. Senaryonun da bu üçlü tarafından ortaklaşa yazıldığını notlarımıza düşelim. Baş roldeki “entelektüel” katilimizi de Benoit Poelvoorde canlandırmış. Bütçe darlığı nedeniyle filmde görünen oyuncular yönetmen ekibimizin aileleri ya da arkadaşları. Karşımızda kısıtlı bütçeyle çekilmiş el emeği göz nuru bir film var.

 “Man Bites Dog” buluntu film ve sahte belgeselin bir arada kullanıldığı siyah beyaz çekilmiş bir kara mizah. Türe aşina olanların bile karnına yumruk indirmeyi becerebilecek bir yapım. Seri katil Ed suratına dayanan kameraya oynayarak insanları lime lime ediyor ve biz izleyici konumundan bir zaman sonra teşhirci konumuna geçiyoruz. Kameraman ekibinin de ilk başlarda olaylara hiç müdahale etmemesi ve sonrasında kurbanlara tecavüz etmeleri ve adam öldürmeleri kendilerini Ed den farksız kılmıyor. Onlar için artık yeni Ed adayları diyebiliriz.

 “Man Bites Dog” hızlı akan kurgusuyla seyirciyi uyuklatacak bir film değil. Sunuluş açısından karşımdaki katile nefretle bakmadım, ama doğal olarak sempati de duymadım. Fakat kamera ekibinin absürtlüğü hiçbir şekilde açıklanamaz. Bir seri katilin hayatını belgeleyen ekibin çoğu yerde soğukkanlı olması bence daha önce çekilen buluntu filmlere de saygısızlık. O kameranın cinayet anlarında tir tir titremesi lazımdı!
“Man Bites Dog” keşfedenler için pırlanta gibi bir film, bu üç yönetmen bir daha hiç film çekmemişler. Tek atışlık kurşun misali tüm kozlarını ortaya koymuşlar. 2006 yılında yönetmenlerden Remy Belvaux ne yazık ki intihar etmiş.
 “Man Bites Dog” herkese hitap etmese de “Blair Witch Project”, “Cloverfield” gibi filmlerden önce buluntu filmin ve sahte belgeselin temellerini atan, katıksız şiddetini çok ve abartı bulsam da seri katili çok boyutlu ve sempatik bulduğum, büyük bir iddia da bulunarak sinema okullarının belgesel derslerinde, gösterilmesinin zorunlu olmasının gerektiği ders çıkartılabilecek bir yapım. İyi seyirler.

(Bu yazı ilk olarak Sinegazete.net sitesinde yayınlanmıştır)

Yorumlar

Popüler Yayınlar