Çöpte Dostoyevski Buldum
Yıllar önce -lise dönemimde- televizyonda bir belgesele rastlamıştım. Emin değilim ama TV2 kanalı olması gerekiyor. Belgeselin ismi “Çöpte Dostoyevski Buldum”du. O zamanlar izlediğim belgeseller hayvanlar aleminden ibaret olduğundan, bu belgeseli izlemem benim için farklı bir deneyimdi. Yıllar geçmesine rağmen, ben ne izlediğim bu belgeseli unutabildim nede belgeselin baş kişisini. Geçen günlerde internette bir etkinlik haberi gördüm. “Kıraathane Edebiyat Evi”nde Enis Rıza Sakızlı”nın Çöpte Dostoyevski Buldum belgeseli gösterilecek ve bitiminde yönetmeni ile söyleşi yapılacaktı. Bu fırsatı kaçıramazdım... Yıllar sonra tekrardan belgeseli izlemek için düştüm yollara.
Hikaye Goethe’nin şu sözleri ile başlıyor : “ Özgürlüğü ve hayatı hak edenler, onu her gün fethetmek zorunda olanlardır.” Belgeselde hayatı anlatılan kişi Adana’da yoksulluk içinde hayatını sürdüren Oktay Çetinkaya’dır. Babası evi terk etmiştir ve annesi ile çileli bir hayat sürüyordur. Oktay okula bir zamana kadar gider ama bir takım sebeplerden ötürü bırakır. Daha sonra yönetmen Enis Rıza Sakızlı’nın Oktay’ın annesi ve yakın arkadaşları ile yaptığı röportajları izleriz. Bu röportajlara, belgeseli izlediğim seyirciler bir hayli güldü. Anne’nin kendine has üslubu ve samimiyeti izleyene hemen geçiyor. Oktay’a sürekli saçını kesme telkinlerinde bulunması bir hayli neşeli bölümlerdi. Ama unutulmamalıdır ki anne çok zorluklar çekmiş.
Daha sonra Oktay kağıt toplama işine başlar. Adana ve İstanbul’da bu işi yapar ve bir hayli geniş çevre edinir. Yaptığı işin en iyisi olmaya başlamıştır. Onun kadar fazla kağıt toplayan yoktur. İstanbul’da çalıştığı dönemlerde sokakta yaşayan insanlarla yakınlık kurar. Herkes tarafından sevilen ve sayılan biri olur. Onun için kağıt toplama işi özgürlük alanıdır. Başka yapacak bir şey düşünemez. Çalışırken çöplerde bir sürü kitap ta bulur ama bunlar sadece kağıt parçalarıdır onun için...
Bir gün bulduğu bir kitabı okuyacaktır ve bunun ardı arkası kesilmez. Dostoyevski, Camus ve daha niceleri... Şimdi kağıt toplama işinden daha fazla özgür olduğu yeni bir dünyası vardır. Önce depoda saklar kitapları sonra kitaplar depoya sığmaz olur. Ve vakit gelir sahaf dükkanı açar. Uzun yıllar bu mesleği sürdürür. Bazen dükkanına İlber Ortaylı gelir tarihi bir kaynak sorar, bazen de yabancılar film afişi bakmaya gelir. Oktay bir ara dükkanı kapatır. Çünkü sabit kalması, kağıt toplayıcılığındaki gibi hareket edememesi ve bütün gün müşteri beklemek ona göre değildir. Kapattığı dükkanı sonra yine açar. Oktay Çetinkaya Beyoğlu’nda “Lamelif” sahafın hala şuan başında. Belgeselde Oktay hakkında görüşlerini anlatan bir bayan şöyle demişti: “Onun aklı kağıt toplamada, o özgür olduğu yere ait hissediyor kendini ama gün gelecek bir bakacak ki kırklı yaşlarına gelmiş ve artık kağıt toplama işine geri dönemeyecek.” Bu bayanın sözleri bugün gerçek oldu. Ama bence hala Oktay, o eski günlerini özlemle hatırlıyordur...
Belgeselin yönetmeni Enis Rıza Sakızlı çok başarılı bir iş çıkarmış. Yaklaşık 5 seneyi geçen bir çekim aşaması olmuş. Uzun sürelere yayıldığından arka planda, gelişen tarihsel olayları ve Oktay’ın bu olaylara reaksiyonunu ve katılımını izliyoruz. Yönetmen belgeselin hiç bir kısmını planlamamış ve doğal akışa göre spontan çekimler almış. Uzun süren çekimler boyunca Oktay’ın dilinin de okuduğu kitaplarla paralel gelişimini görmek mümkün. Enis R. Sakızlı yıllarını belgesele adamış birisi. Sokak çocukları ile ilgili belgeseller çekmekte. (70’li yıllardan beri sokak çocukları ile ilgili projeler içerisinde) Kendini vakfetmeyen birisinden bu kadar samimi bir iş gelmesi de düşünülemezdi zaten. Dört dörtlük bir belgesel var karşımızda. Youtube’dan bulup izlemenizi şiddetle öneririm.
(Enis Rıza Sakızlı ile)
Yorumlar
Yorum Gönder