1 Film 1 Yönetmen / Levent Demirci - Vicdan


Levent Demirci kısa filmi Vicdan’ı anlatıyor:

 Ben “Vicdan” a kadar yedi tane kısa film yapmıştım. Vicdan sekizinci kısa filmim. Yedi filmin hepsi de kadın hikayeleri üzerine kurulu. Yedinci filmimizi yaptığımız zaman, benim bir sağlık sorunum ortaya çıktı. Aşırı kilo sorunum vardı. Yedinci filmi yapar yapmaz, kurgu-montaja gitmeden hastaneye yattım ve mide ameliyatı geçirdim. Bu anlattıklarım 2013 yılında oldu. 2013 yılında filmi yaptık, ameliyat oldum ve hastaneden çıktıktan iki ay kadar sonra  filmin kurgusuna başladık. O kış ayında “Yen” filmimizi gösterime soktuk.


 2013 kışından 2018’e kadar hiçbir şey yapmadık. Zaten sağlık sorunumdan sonra geçiş dönemi çok sıkıntılı geçti. Hızlı kilo verdiğim için çok sorun yaşadım. Aklımızda bir şey yapalım diye bir niyetimiz yoktu. Çünkü iyileşmem hayli bir zaman almıştı. Uzun metraj senaryomuz “Sonbahara Doğru” bekliyordu, onu da çekmeyi çok istiyorduk. Sonra, dedik ki ; bir şeyler yapalım, film çekelim... Sinema tutkumuz, aşkımız içimizde her zaman daim... Bu arada 2009 yılında “Ayşegül Günay” ve “Bora Özkula” ile çalıştığım “ Sızı” filmi vardı. Bu filmin öncesini çekecektim aslında. Onun da adı “Vicdan” idi. Vicdan ismi hep vardı ama senaryo farklıydı. Sızıdaki karakterlerin öncesini çekmeyi planlıyordum. Hikayeyi o minvalde oturtmaya çalıştık. Ama gittiğim firmalardan bir tanesinde, Suriyeli bir genç kız gördüm. Bu Suriyeli kız açık ve ileri görüşlü biriydi. Küçük yaşına rağmen kendini iyi geliştirmişti. Konuşması gayet düzgündü. Etkilendim kızdan ve hikayeyi o minvalde geliştirmeye çalıştım. Bir mülteci hikayesi yapmaya karar verdim...



 Vicdan filmini nasıl bir mülteci hikayesi yaparız diye düşünürken,  filmlerimde kendisine danıştığım bir büyüğüm olan “Mustafa Yılmaz” a tekrardan danıştım.  Bursa’da kendisi tekstil işiyle uğraşmaktadır. Bizim akıl hocamızdır kendisi. Benim çok saygı duyduğum, fikirlerini çok önemsediğim bir abimdir. Vicdan filmini de ona ithaf ettik. Projeyi onla paylaşmıştım, oda bize bir yol gösterdi. Hasta bir kız kardeş üzerinden “vicdan hesaplaşması” yapabilirsin dedi. Hakikaten de o zaman benim içime sindi böyle yapmak. Vicdan filminin hikayesini bu minvalde yazmaya başladım. O Suriyeli kızı gördüğüm firmaya gidiyordum sürekli. Kızın elinden defalarca kahve bile içtim. Bakıyordum, onu gözlemliyordum. Ne yapıyor, nasıl davranıyor... Ama kendisine cesaret edipte hikayeyi ondan esinlendiğimi söylemedim. Zaten onun hikayesi değildi ama sonuçta esinlenmiştim. Kafamda oluşturmak istediğim karakter oydu. 2017 kasımında yazmaya başlamıştım senaryoyu ve 2018 ocak ayında senaryo tamamlandı...


 Senaryoyu son kez okuduktan sonra çekim arkadaşlarımla bu senaryoyu çekmeye karar verdik. İlk işimiz oyuncu aramak oldu. Kafamda çalışmak istediğim bir çok kişi vardı. Hep ünlü oyuncularla çalışmak istiyordum. Zaten ikinci kısa filmimden itibaren hep çıtayı yüksek tuttum. Göz önünde olan birileriyle çalışmak istedim hep. İlk olarak oyuncu Taner Birsel’e teklif götürdüm. Hikayemi verdim, çok olgunlukla karşıladı. Zeki Demirkubuz’un “Kor” filmine çok benzetti. Ama meseleyi “Suriyeli bir kızın üzerinden ele aldığım için daha ilginç olabilir” dedi. İyi çekilirse dokunaklı bir iş çıkabileceğini söyledi. Kendisi özel sebeplerinden ötürü kısa filmlerde görev almadığından karşılıklı birbirimize teşekkür ettik. Ama istenirse oyuncu koçluğu yapabileceğini söyledi. Biz nazik teklifi için teşekkür ettik kendisine. Sonrasında Uğur Polat’a teklif götürdük. Uğur Polat ile  programının yoğunluğundan dolayı anlaşamadık. Üstelik çekimler yazın olacaktı ve kendisi yaz ayında yurt dışında olacağını belirtti.  Neticede o da olmadı... O dönem  Onur Ünlü’nün “Gerçek Kesit: Manyak”  filmi vizyona girdi. Filmi izleyince Cahit Kaşıkçıları orada gördüm. Cahit K. Bursalı ve benim baba dostu. Cahit abi zaten fenomendi, film vizyona girdi iyicene ünlendi. Sinema camiası da Onur Ünlü ile beraber çalıştığı için bayağı bir hareketlendirdi Cahit abiyi...


 G.K: Manyak Bursa galasının hemen ertesi günü, Cahit abinin yanına gittim. Rolü teklif ettim ve çok büyük olgunlukla karşıladı bu teklifimi. Sadece hikayeyi duymasıyla bana yardımcı olacağını söyledi. Bana bu kadar kısa filmden sonra, bir uzun metraj yapmam gerektiğini söyledi. Kendisine bu son hikayem olduğunu söyledim. Bundan sonra uzun metraj çekeceğimi belirttim. Hikayeyi göndermemi istedi. Daha hikayeyi okumadan rolü kabul etti tabiri caizse. Dolayısıyla Cahit abiyi o şekilde konuşlandırdık. Bursa Devlet Tiyatrosu emektarlarından Filiz Soyluoğlu vardır. Elinde büyüdüm ben onun. Bizim hem aynı mahalleden komşumuz hem de  2009 yılında Filiz abla ile birlikte çalışmıştık. Tekrar bu filmde onu görmek istediğimi söyledim. O hiç bir şey demeden ben varım seninle dedi. Sonrasında mülteci kızı oynayacak kızı aramaya başladım. Filiz abla B.D. tiyatrosu emektarlarından olduğu için  tiyatrodan oyuncu bakmaya çalıştık. Geçen sene B.D. tiyatrosu bir oyun sahneye koydu: “Bağdat  Hayvanat Bahçesinden Kaçan Bengal Kaplanı”. Bu oyunda rol alan kadın oyuncular Arapça dersleri almışlar. Bizim Suriyeli hikayesine uygun tipler olduğu söylendi. Bende oyunu gittim izledim. Orada bir kız oyuncu üzerinde özellikle konuşlandırdılar. Bu oyuncu “Cansu Yılmaz “ idi. Bu rolün hakkından gelebileceğini söylediler. B.D. tiyatrosunda görevli Levent Uzunbilek’te Cansu’nun bu rolü yapabileceğini söyledi. Sonra Cansu ile tanıştım. Senaryoyu kendisine verdim ve 3-5 gün sonra rolü kabul ettiğini söyledi. Daha sonra oyunu tekrar gittim izledim. Cansu orada çok güzel ağıtlar yakıyordu. O oyunda çok muhteşemdi. O Arap kızını bütün sahneyi doldurarak, coşkulu bir şekilde canlandırıyordu. Bu çok gurur verdi bana. Kendi kendime; “sekiz kısa film yaptım ama galiba en iyi filmim bu filmim olacak” diye söylendim. Cahit abinin karşısında Cansu çok iyi bir ikili olacak diye düşündüm. O an içimi bir mutluluk kapladı...


 Cansu ile oyun çıkışı tekrar görüşme fırsatımız oldu. Ama işlerinden dolayı çok kısa görüşebildik. Zaman içerisinde tekrar görüşeceğimizi, karakteri hakkında daha net konuşacağımızı kararlaştırarak ayrıldık oradan. Fakat mart ayında senaryoyu vermemize rağmen, biz Cansu ile maalesef  çekim haftasına kadar buluşamadık. Cansu hep geri çekti kendini. Cahit abi ile buluşup karakteri hakkında konuştuk, Filiz ablayla konuştuk. Hatta küçük kız rolünde oynayan, bizim meslekten aynı iş çevresinde çalıştığımız Dilek hanımın kızı Rengin ile daha fazla vakit geçirdik. Rengin filmde iki rolde oynadı ve ilk defa kamera karşısına geçmesine rağmen hiç zorlanmadı, bizi de hiç zorlamadı. Fakat Cansu ile maalesef bir türlü bir araya gelemedik. Ama ben hala bir araya gelemememize rağmen, ben Cansu’nun oyunculuğunun cepte olduğunu düşünerek kendimi avuttum.


 Çekim haftası geldi çattı. 31 temmuz günü motor dedik. Finansmanı hazırladık, çalışacağımız teknik ekibi hazırladık. Lokasyonlarımızı yaptık on gün önceden. Hastane, lokanta ve evleri gezdik. Yani çok büyük emek verdik Sinebaz sanat ekibi olarak. Çekim haftası geldiğinde sadece bir okuma provası alabildik. Orada Cansu hanım maalesef belkide senaryoyu ilk defa okudu. İşte orada işler biraz sektemeye başladı. Ama ben hala daha onun iyi oyunculuğunun benim aklımı çeldiğini düşünüyordum. Oyunculuğunun onu kurtaracağını düşündüm. Oda benim acemiliğim, kusurum oldu. Yarım yamalak bir okuma provası yaptık.  Ben hala iyi oyunculuğuna güvenerek bir daha da okuma provası yapmadık o hafta içinde. İlk çekim günü iyi geçti. Hastane sahneleri ile başladık. Cansu’nun çekimlerinde sorunlar başladı. Ben Cansu’ya ağlaması gerektiğini, kardeşini kaybeden birisinin duygularını vermesini istedim ondan. Bu senaryoyu beş ay önceden vermeme rağmen maalesef rolünü veremedi Cansu. Orada anladım her şeyin kötü gittiğini. Ama prodüksiyonu tamamen geri çekmek bütün filmi mahvetmek olurdu. Cahit abi şehir dışından programını bitirerek, ayağının tozuyla çekimlere katıldı, bir sürü masraf yapıldı. Teknik ekip toparlandı, mekanlar hazırlandı. Ama bir tek Cansu’dan dolayı bu filmin yanmasını istemedim. Çünkü bir daha masraf yapmak gerekiyordu, tüm oyuncuları ayarlamak gerekiyordu. Kısa film, ticari bir dolaşımı yok. Sözleşme imzalamamışsınız, çok zor durumda kaldım. Cansu’nun olabildiğince huyuna suyuna gidip performansının en iyisini almaya çalıştık. Yüzde yetmiş oranında filmimiz Cansu’dan dolayı olmadı. Onun oyunculuğu maalesef doymadı. Kamera karşısına ilk defa geçen bir tiyatrocu olarak çok fazla es verdi. Bir sürü devamlılık hatası oldu. Farklı açılarda, farklı replikler kullandı. Ben istemememe rağmen, oda üzülmesin diye bir şey söylemedim ama bayağı bir sıkıntı yaşadık. Kurguda da çok sorun yaşadık onun devamlılıklarıyla ilgili. Günahıyla sevabıyla üç gün boyunca bütün ekip özenle çalıştı. Sadece Cansu’dan dolayı aksamalar oldu. Bir sürü şeyin mantığını aramaya başladı. Bizi de bu süreçte sorguladı. Hiç bir oyuncu aslında bir yönetmeni sorgulamaması lazım. Sorgulayacaksa projeyi okuduktan sonra, başında sorgulaması lazım. Çekim anında “ bu ne mantıksız şeydir”, “bunu böyle yapmak mantıksız olur “ demek  kendi densizliği olur oyuncunun. “ Burada ağlamak çok mantıksız” , “ burada şunu demek çok mantıksız” gibi söylemleri oldu. Onun mantığına artık oyuncu karışamaz. Orada yönetmen o kararı çoktan vermiştir.


 Perdede gördüğünüz yönetmenin görüşüdür. Bu rolü kabul ettiyseniz, rolün gerekliliklerini yerine getirmek zorundasınız. Oyunculuk ahlakı bunu gerektirir. Filmi üç günlük zorlu bir süreçten sonra bitirdik. Kurgusunu da çıkardıktan sonra mülteci temalı festival olan “Tutunmak Film Festivaline” gönderdik. Sinema Genel Müdürlüğü ve Gençlik ve Spor Bakanlığının düzenlediği bir festivaldi. Filmi gönderdik ve bu festivalden mansiyon ödülü kazandık. Hatay’da festivalin galası oldu ama katılamadık. Bursa’da galamızı yaptık. İnanın çok emek verildi. Arka planda 20-25 kişilinin emeği var. Ben gece sabahlara kadar Cansu’nun replikleriyle uğraştım. Kayseri’den Bursa’ya kadar geniş bir alanda çalıştık. Yapım ortağımız Kayseri’den geldi ( Yönetmen yardımcısı). Ben buradan tüm ekibime teşekkür ediyorum. Bu çekirdek ekiple ilk uzun metrajım olacak “Sonbahara Doğru” filminde   çalışmak istiyorum. Yapım şirketiyle bile çalışsam yine bu çekirdek ekipten ayrılmayacağım. Ben tüm olumsuzluklara rağmen bu filmi yaptım ve ödül aldım. Güzelde bir galayla bütün Bursa sanat camiasına filmimizi tanıttık.


 Aslında son olarak dokuzuncu kısa filmimi yapmak istiyorum. Bir daha kısa metraj çekmeyeceğim artık. Konusunu biraz anlatayım; erotik bir film oyuncusunun bugünkü yalnızlığını ve son 24 saatini çekmek istiyorum. Erotik film furyası dönemini bizzat yaşadım. Erkek oyuncuların aklanıpta, kadın oyuncuların ebedi günah keçisi ilan edilmelerini, bu kadın oyuncuların trajik olarak hayatlarının nasıl sonlandığını, bir saygı duruşu niteliğinde göstermek istiyorum. İnşallah bunu da hayata geçirmeye çalışacağım. Teşekkür ederim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar