Sahaf Ganimetleri Yazı Dizisi #3# Sinema Dergisi 2001 Mart Sayısı


 1994 yılının Ekim ayında tezgahlarda yerini alan “Sinema” dergisi, Aralık 2013 tarihine kadar basılmaya devam etti. Ülkemizde birçok sinema sevdalısının evine giren bu derginin kapanmasından sonra memlekette bir sürü dergi çıkmaya devem etti ama makus talihlerini yenemeyerek onlarda kapandı. Türkiye’de, gelenekleşen sinema dergilerinin kapanmasına son örnek aynı günde yayın hayatına son veren “ Rabarba Şenlik” ve “Hayal Perdesi “  dergileri oldu. Yakın zamanda “Altyazı” dergisinin de kapanmaktan kıl payı kurtulduğunu unutmayalım. Bu yaşananları gördükçe yeni çıkan “Sinema Se7en” mecmuasının her an kapanabilecek olma ihtimalini düşünmek beni korkutuyor. Sinema dergilerimiz kapanmasın...




Bu sefer Kadıköy Kafkas Pasajında bulunan “Rengin Sahaf ”tayım. Usta sinema yazarı “Mehmet Açar” önderliğinde çıkan “Sinema” dergisi, Mart 2001 sayısını 3 liraya satın aldım. Tezgahta daha bir çok “Sinema” dergisinin olduğunu söylemeliyim. Eski sinema dergilerine ilgisi olan koleksiyonerlere duyrulur... Derginin sayfalarını karıştırdıkça aklıma gelen şey; zamanın hızla geçiyor olması ve yaşlandığımız gerçeği. Yukarıda sinema dergilerinin kapanmasından bahsetmiştim. Bu dergiyi elime almam bu dergilerin önemini daha da fazla idrak etmemi sağladı. İnternete güvenen, bilginin sosyal medyada olduğunu sananlar sakın  aldanmasın. “Fahrenheit 451” romanında olduğu gibi kitaplar yakılmadığı sürece; gerçek, öz bilgiye ulaşma kaynaklarımız internetin aksine, kitaplar ve dergiler olacaktır.

ZAMANDA YOLCULUĞA ÇIKALIM

 Sinema dergisinin 2001 Mart sayısında ilgimi çeken haberleri ve sinema olaylarını aktarmak istiyorum. Bakalım 18 yıl önce Türkiye ve Dünya sinemasında neler yaşanıyormuş.

 Safter Yılmaz Hollywood’dan bildiriyor - Hollywood’da grev - üst başlığı ile verilen haberde; Los Angeles ili içinde 300 bin sinema ve televizyon çalışanının olduğu vurgulanarak, bu insanların yapacağı bir grevin yılda 30 milyar dolar getiren bir iş kolunu tamamen durduracağını aktarıyor. Bu sıkıntılar yetmezmiş gibi bir yandan da California eyaleti enerji krizine girip tarihinde ilk defa elektrik kesintisine uğramış. -milenyum onlara hayırlı gelmemiş, keşke tek sıkıntıları bu olsa-Yazının devamında, kısa adı “WGA” (Writers Guild of America) olan sendikanın ilk olarak 1941 yılında senaryo yazarlarının adını filmlerin takdiminde yazılmasını stüdyolara kabul ettirdikleri, 60 yılında ise 8 aylık bir grevden sonra sendikanın senaryo yazarlarının televizyonda gösterilen eski filmlerden de “residual” denen isim hakları paylarını almaları stüdyolara kabul ettirilmiş. Sendika üyesi 220 yazarın gelirinin 500 bin doları geçtiği, hatta bunların arasından bazılarının 3-4 milyon dolar aldığı söyleniyor. Ama WGA üyelerinin çoğunluğu sadece yaptıkları eski işlerden gelen “residual” payları ile hayatlarına devam ediyorlarmış. “ Fame” dizisinin yazarı “Adam Rodman” kablolu kanalda dizinin tekrar gösterilmesi üzerine residual payından aldığı 2 dolar 34 senti duvarına asmış. Bütün senaristlerin durumu bu şekilde değilmiş; “Fraiser” komedi dizisinin yazarına NBC kanalı ilk yayın için 18 bin dolar, ikinci sefer aynı bölümün tekrarı için 9600 dolar residual ödemiş.  Bu residual işleri benim kafamı karıştırdı, diğer sayfaya geçelim.


 Senem Erdine ise 2001 Mart ayında çıkan “Dansöz” filminin yönetmeni ve oyuncusu rahmetli “Savaş Ay” ile röportaj yapmış. Şimdi bu röportajdan ilgimi çeken kısımları madde madde sıralamak istiyorum.
Savaş Ay babasının yazdığı “Şeytan Torbası” hikayesini yeniden düzenleyerek “Dansöz” filmini oluşturmuş.
Malumunuz filmde “İsa” peygamber rolünde “ Fikret Kuşkan var. Bu rolün diğer adayları arasında; Mustafa Altıoklar, Tan Sağtürk, Teoman ve sıkı durun Murat Kekilli varmış. O dönem Murat Kekilli’nin “tutulamadığı” zamanlar. İsa rolünde izlemek ilginç olabilirdi.
Fikret Kuşkan rolüne hazırlanırken kutsal kitapları araştırmış. Çarmıha gerilme sahnesi için bir komisyon kurulmuş ve papazların da yardımıyla gerçeğe en yakın çekim planlanmış. ( Oysa bu sahne filmde çok az bir yer işgal eder. Alın size sinemanın meşakkatli bir sanat dalı olduğunun göstergesi işte)
Bu planların çekimi için yaklaşık beş saat dondurucu soğukta çırılçıplak durmak zorunda kalan Fikret Kuşkan donma tehlikesi geçirmiş.
Savaş Ay yardımcı yönetmen Kıvanç Baruönü’nün tekniği çok iyi bilen biri olduğunu, onu sinema yönetmenliğine hazırladıklarını ve iki sene sonra çok daha büyük bir projeyi alıp tek başına götürebilecek duruma geleceğini söylüyor. Kıvanç Baruönü Savaş Ay’ın sezgilerinin yanlış olmadığını 2014 yılında “Patron Mutlu Son İstiyor” ve 2018 yılında çektiği “Arif V 216” filmlerini yöneterek göstermiş oluyor.
Savaş Ay filmi için “bana rağmen çekildi” itirafında bulunmuş. Şaryo asistanına bile sahnelerin durumunu soruyormuş. Teknik konusunda çok zayıf olduğunu kabul etsede foto muhabirliğinden geldiği için, kadrajı, açıyı bildiğini söylüyor. Onun için ön planda olan oyuncu yönetimiymiş. Bu konuda “ 30 film çekmiş” insanlarla baş ederim diyor. Bunu 27 yıllık gazetecilik hayatındaki 300’ün üzerinde gerçekleştirdiği canlı yayınlara borçlu olduğunu da belirtiyor.
“Vizontele” filmindeki kasabayı kuran ekip, altı ay çalışmama kararı almış olmalarına rağmen projeye inandıkları için filmde görülen gecekondu mahallesini inşa etmişler.
Film 1.300 dolara çekilmiş. Post-prodüksiyon masraflarının karşılığında televizyon satış haklarının bir kısmı Fono Film’in olmuş. Vakko firması ilk defa bir sinema filmine sponsor olmuş (Işık ve giysi). Öztiryakiler ve Borsa Lokantası yemeklere sponsor olmuş.
Savaş Ay 250-300 bin seyirci hedeflediğini belirtiyor röportajda. 300 bini aştığında zarar etmeyeceğini sözlerine ekliyor. ( Sinematürk.com sitesinin verilerine göre filmi izleyen kişi sayısı 255.457)
Filmin afişini karikatürist Turhan Selçuk yapmış. “Bin afiş arasında” kendini gösterecek bir afiş olduğunu söylüyor Savaş Ay.
Röportajın sonunda  Savaş Ay; para buldukça sinema filmi çekmek istediğini söyleyerek konuşmasını bitiriyor.


Glass filmine ekilen tohum: Unbreakable(Ölümsüz)
 Ülkemizde 18 Ocak 2019 tarihinde vizyona  giren Glass filmi epey ses getirdi. Çekmiş olduğu üçlemeyle kendi süper kahraman evrenini kuran M.Nıght Shyamalan her ne kadar tutarsız bir yönetmen olsada, her yaptığı işi ben merakla bekliyorum. Bunun sebeplerinden biriside ufak yaşlarda etkilenerek izlediğim “Altıncı His” ve “İşaretler” filmleri. Hangimiz gerilmemişizdir ki bu filmlerden. İşaretler filmine televizyonda reklam veriliyordu; bilmem kaç kişi bu filme gitti, çok etkilendi gibisinden bir reklamı vardı. Türkiye’de o reklam sayesinde bir çok kişi gitmiştir diye düşünüyorum bu filme. 18 yıl önce, Unbreakle( Ölümsüz) filmi vizyona giren Shyamalan’ın vermiş olduğu röportajları “Sinema” dergisi için Engin Ertan derlemiş. Bende önemli gördüğüm satır aralarını cımbızlayarak aktarmak istiyorum. Geçmişten gelen, geleceğe ışık tutan sözler bunlar...

 Bağımsız bir ilk film olan “Praying With Anger” (1992) ile ilgi gördüğü belirtilen yönetmen, bu filmden sonra Miramax ile bir anlaşma yapıyor. 1995 yılında Shyamalan, Miramax’tan Harvey Weinstein ile bir otel suitinde görüşme yapmak üzere New York’a gelmiş. Weinstein’in odasına girdiğinde o anın “Baba” filmini anımsattığını belirtiyor. Oda sigara dumanlarıyla kaplıymış. Weinstein arkada bir yerde oturuyormuş ve garsonlar ona küçük bardaklarda içecekler getiriyorlarmış. -Yıllar sonra Harwey Weinstein isminin karıştığı skandallarla çok konuşulacaktı. Olayları hatırlamak gerekirse; aralarında Angelina Jolie, Gwyneth Paltrow, Cara Delavingne, Asia Argento’nun bulunduğu oyuncuları taciz ettiği skandalına karıştıktan sonra Hollywood çalkalanmıştı. Bunun üzerine cadı avı başlamış ve gelen itiraflardan sonra Kevin Spacey ve daha başka ünlüler sektörden el çektirilmişti. Meraklıları oscar ödüllü yapımcının hayatının anlatıldığı 2011 çıkışlı “Unauthorized: The Harwey Weistein ve 2018 tarihli  “Beyond Boundaries: The Harwey Weinstain Scandal” belgesellerini izleyebilirler-.




 Shyamalan üçüncü filmi “Wide Awake”in çekim ve kurgu aşamasının hiç iyi geçmediğini ve filmin Miramax’ta 18 ay kurguda beklediğini söylüyor. “Onların film yapma tarzı böyle; polislik yapma ihtiyacı duyuyorlar. Ben onlara uyum sağlayamayıp başarılı olamadım” açıklamasında bulunmuş. Bu sözlerinden sitem karlığı anlaşılabiliyor yönetmenimizin. Miramax’tan bir dostu bunun sebebinin “A listesinde” bir yönetmen olmamasından kaynaklandığını söylemiş. Kendisinin ağzı laf yapan; ama iş çalışmaya gelince bir şey beceremeyen birisi olduğuna inanıyormuş Miramax yetkilileri. Bu yaşananlardan sonra Shyamalan şunları söylüyor; “Onlara göstereceğim. Tüm zamanların en iyi senaryosunu yazıp, herkesi şaşkına çevireceğim”.
 Shyamalan idolünün Steven Spielberg olduğunu söylüyor. Samuel L. Jackson da yönetmenin çalışma tarzını Spielberg’e benzetiyormuş. Shymalan’ın ailesi oğullarının da  kendilerinin gibi doktor olmalarını istiyormuş. Doktorluk mesleği yerine yönetmen olan Shymalan ailesinin isteğini “Altıncı His” filminde ufak bir sahnede doktor rolünde gözükerek bir nevi yerine getiriyor.
 Samuel L. Jackson “Ölümsüz” filminde “osteogenesis imperfekta” (özürlü kemik oluşumu) hastası rolünde. Kemikleri cam gibi kırılgan olduğu için kendisine “Mr.Glass” adı veriliyor. Jakcson oynadığı rol için; “dizimden ameliyat olduğum için on buçuk hafta koltuk değneğiyle dolaşmak zorunda kaldım. İtilip kakılma ve bazı şeyleri yapamama duygusunun yarattığı hissi anlayabiliyorum. Çizgi roman sanatına büyük bir saygım var. Night’ın bilemeyeceği şekilde Elijah ile özdeşleştiğim bir çok noktam var. Belki de bu rolü oynamak kaderimdi” diyor. ( Yıllar sonra kendisini  Nick Fury karakterini canladırırken izleyeceğiz. Çizgi roman hayranı bir  karakterden, çizgi roman karakterinin kendisini oynamaya giden başarılı bir kariyer kendisinin ki )



2001 yılı Oscar Adayları

 Yazıyı, dergide yayınlanan oscar adayları bölümüyle kapatalım. Filmlere baktıkça şimdinin star oyuncularının o yıllarda yeni yeni popülerliklerini sağladıklarını görmekteyim. Bu arada  dönemin filmleri de bir harikaymış açıkçası... 

En iyi film
Chocolat
Erin Brockovich
Gladyatör - Kazandı
Kaplan ve Ejderha
Traffic

En iyi yönetmen
Stephan Daldry (Billy Elliot)
Ang Lee ( Kaplan ve Ejderha)
Ridley Scott (Gladyatör)
Steven Soderbergh ( Traffic ve Erin Brockovic- iki filmle aday olmuş) – Traffic filmi ile kazandı

En iyi erkek oyuncu
Javier Bardem (Before Night Falls)
Russell Crowe (Gladyatör) -Kazandı
Tom Hanks (Cast Away)
Ed Harris (Pollock)
Geoffrey Rush (Quills/Düşlerin Efendisi)

En iyi kadın oyuncu
Joan Allen (The Contender)
Juliette Binoche ( Chocolat)
Ellen Burstyn ( Requim for a Dream)
Laura Linney ( You Can Count on Me)
Julia Roberts ( Erin Brockovich) – Kazandı

En iyi yardımcı erkek oyuncu
Jeff Bridges (The Contender)
William Defoe ( Shadow of the Vampire)
Benicio Del Toro ( Traffic) -Kazandı
Albert Finney ( Erin Brockovich)
Joaquin Phoenix ( Gladyatör)

En iyi yardımcı kadın oyuncu
Judi Dench ( Chocolat)
Marcia Gay Harden ( Pollock) -Kazandı
Kate Hudson ( Almost Famous)
Frances McDormand ( Almost Famous)
Julia Walters( Billy Elliot)

Yabancı dilde en iyi film
Amoros Perros ( Meksika)
Le Gout des autres (Fransa)
Kaplan ve Ejderha ( Tayvan) -Kazandı
Iederen beroemd! (Belçika)
Musime si pomahat ( Çekya)

 Bir başka Sahaf Ganimetleri yazı dizisinde görüşmek üzere...

Yorumlar

Popüler Yayınlar